BU DEĞİŞİKLİĞİN 03.06.2022 TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ BEKLENMEKTEDİR.
BU DEĞİŞİKLİKLE STAJYER AVUKATLAR STAJLARINI YAPARKEN SİGORTALI BİR İŞTE ÇALIŞABİLECEK.
BİRDEN FAZLA BARO OLAN İLLERDE ÖDENEK VE GÖREV DAĞITIMINDA YENİ DÜZENLEMEYE GİDİLECEK.
]]>Kanunda bu şekilde yer verilsede uygulamada bazı farklılıklar vardır. Bu farklar kanunen size tanınmış bir hakkın mahkeme kararıyla tescillenmesine yardımcı olan ve kanun maddesinden azda olsa farklı olan hususlardır.
Bu farklılıklar asliye hukuk mahkemelerine açılan tescil davasının gidişatında önemli rol oynamakta olup davayı kaybetmenize veya kazanmanıza en büyük etkisi olan farklardır.
Sadece kanunda belirtildiği gibi 20 yıldan fazla o tapuya kayıtlı olmayan arazinin sizin zilyedinizde olması tabiki yetmemektedir. Çok önem arz eden hususlar da bu kısımda devreye gitmektedir. Sadece dava açarak bu taşınmazı kendi adınıza tescil etmeniz malesef mümkün değildir. Dava dilekçesi, delilleriniz çok önemlidir. Aynı davayı bir tek kelime ile kaybedebilir veya kazanabilirsiniz. Bu hususta tabiki de hukuki olarak uzman bir avukatın yardımına ihtiyacınız var.
Tapuda kayıtlı bir gayrimenkulün veya payın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla mülk edinilmesi kural olarak mümkün değildir. Ancak, tapu kaydından taşınmazın mülk sahibinin kim olduğu anlaşılamıyorsa veya 20 yıl önce hakkında gaiplik kararı verilen bir kimseye ait ise, taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yoluyla edinilmesi mümkündür. Bu hükmün uygulanabilmesi için gayrimenkulün sahibinin kim olduğunun bilinmesini sağlayacak, kimliğin belirlenmesine yarayacak bilgi ve belgelerin tapu sicilinden (kütüğünden) çıkarılmasının imkansız olması gerekir ( Yargıtay HGK’nun 10.04.1991 tarih 1991/8-51 Esas, 194 Karar ve 15.04.2011 tarih 2011/8-111 Esas, 2011/180 Karar).
Tapu kütüğünden sahibi anlaşılamayan veya sahibi hakkında 20 yıl önce gaiplik kararı verilen gayrimenkulü, nizasız ve aralıksız 20 yıl malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, gayrimenkulün kendi adına tescilini sağlamak üzere tapu iptal ve tescil davası açabilir. Yani, malik sıfatıyla zilyet için zilyetliğin başladığı tarihten itibaren 20 yıllık bir kazandırıcı zamanaşımı süresi söz konusudur.
Gayrimenkulün sahibinin anlaşılamaması şu hallerde mümkündür (Yargıtay 8. HD – Karar: 2016/6183) :
“Tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik” kavramını gayrimenkul ile ilgili bazı fiili ve hukuki sorunlarla karıştırmamak gerekir. Örneğin; tanınmayan, hatırlanmayan, adresi tespit edilemeyen, kendilerine tebligat yapılamayan, mirasçıları belirlenemeyen, uzun yıllar önce ölmüş ya da taşınmış bir kişinin mülkiyet hakkı devam eder. Bu kişiye ait taşınmazın mülkiyeti, kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile elde edilemez. Çünkü, bu hallerde taşınmazın sahibi bellidir, “tapu kütüğünden kim olduğu anlaşılamayan malik” kavramı söz konusu değildir.
Sonuç olarak bir hususun tek başına olmayıp birçok hususun birlikte değerlendirildiği bahsettiğimiz dava türünde ancak profesyonel bir hukuki yardım alındığı taktirde dava kazanılabilecektir.
]]>GAYRİMENKULÜNÜ KİRAYA VEREN KİŞİ DAVA AÇACAĞI GİBİ, AÇTIĞI DAVADA DAVA DEVAM EDERKEN İHTİYATİ TEDBİR YOLUYLA YENİ KİRA BEDELİ DE BELİRLENEBİLİR. YARGITAY 3.HUKUK DAİRESİ’NİN 2021/34** E, 2021/60** K SAYILI KARARI BUNUN İÇİN EMSAL NİTELİKTE BİR KARAR OLMUŞTUR.
]]>BU DÜŞÜŞ MİKTARI YANİ DEĞER KAYBI KAZADA EĞER SİZ KUSURLU TARAF DEĞİLSENİZ DİĞER TARAF VE SİGORTA ŞİRKETİNE DAVA AÇILIP ONLARDAN TAHSİL EDİLMEKTEDİR.
TRAFİK KAZASI SEBEBİYLE ARACINIZ DEĞER KAYBETTİYSE BİZİMLE İLETİŞİME GEÇEREK ARACINIZDA OLUŞAN DEĞER KAYBI MİKTARINI YASAL FAİZİYLE BİRLİKTE ALABİLİRSİNİZ.
İYİ GÜNLER DİLERİZ.
AV.MEHMET ŞAHİN
]]>Trafik kazası gerçekleştikten sonra zarara uğrayan kişiler sebep olan kişi veya kişilere tazminat davası açabilirler. Trafik kazaları 3 ana başlıkta değerlendirilebilir. Bunlar; ölümlü trafik kazaları, yaralamalı trafik kazası ve maddi hasarlı trafik kazası.
Trafik kazası sonucu tazminat davası için zamanaşımı süresi kazanın yaşandığı gün başlar ve 10 yıldır. Yani kazanın yaşandığı günden itibaren 10 yıl süre içerisinde tazminat davası açılabilir.
Trafik kazası nedeniyle tazminat davasını kimler açar;
-Eğer ölümlü bir kaza ise ölen kişinin yaşadığı dönemde destek verdiği kişiler, evli ise eş ve çocuklar, bekar ise anne, baba, kardeşler ve yaşadığı dönemde destek verildiği ispatlanırsa hala, dayı ve teyze gibi yakınlar da maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
-Eğer ağır yaralamalı bir kaza ise(sakatlık vb.) yaralanan kişinin annesi, babası, eşi, çocuğu, nişanlısı maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
-Eğer ağır olmayan bir yaralamalı kaza ise şahsın bizzat kendisi maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Trafik kazasıyla tazminat davası kimlere karşı açılır;
-kazada kusurlu araç sürücüsüne karşı açılabilir.
-araç sahibine karşı açılabilir.
-araç işletenine karşı açılabilir.
-zorunlu trafik sigortası ve kaskosu bulunan araçlarda sigorta şirketine karşı açılabilir.
ÖLÜMLÜ TRAFİK KAZALARINDA TALEP EDİLEBİLEN ZARARLAR VE TAZMİNATLAR;
-Ölen kişinin varsa tedavi ve cenaze masrafları
-Yakınlarının elem, ızdırap sebebiyle manevi tazminat
-Destekten yoksun kalma tazminatı(yakınlar için)
YARALAMALI TRAFİK KAZALARINDA TALEP EDİLEBİLEN ZARARLAR VE TAZMİNAT;
-Kaza sebebiyle elem,ızdırap sebebiyle manevi tazminat,
-Tedavi masrafları,
-Kazanca dair kayıplar,
-Çalışma gücünün azalması sebebiyle kayıplar,
-Ekonomik geleceğin sarsılması sebebiyle kayıplar.
Trafik kazaları sebebiyle maddi ve manevi tazminat kalemleri birden fazla olup ciddi miktarda tazminatlar söz konusu olmaktadır.
Bu kapsamda zararlarınızın tazmini için sadece avukattan destek almanız gerekmektedir. Aksi halde birtakım şirketler tarafından dolandırılabilirsiniz.
]]>Denetimli Serbestlik kurumunun uygulanabilmesi için bir takım şartlar mevcuttur. Bu şartlar;
-Hükümlünün açık cezaevinde olması
-Hükümlünün iyi hal göstermesi
-Koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az zaman kalması
-Hükümlü ve /veya avukatın talebi
-İnfaz hakimi kararı.
Ancak bu şartların varlığında kişi bu durumdan faydalanabilir. Bu kurum kanunda detaylarıyla belirtilmiştir.
Denetimli Serbestlik, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105. maddesinde açıklanmıştır.
Kanun metni şu şekildedir Madde 105/a: ” hükümlülerin dış dünyaya uyumlarını sağlamak, aileleriyle bağlarını sürdürmelerini ve güçlendirmelerini temin etmek amacıyla açık ceza infaz kurumunda veya çocuk eğitim evinde bulunan ve koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin talebi halinde cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmını denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infazına, ceza infaz kurumu idaresince hazırlanan değerlendirme raporu dikkate alınarak hükmün infazına ilişkin işlemleri yapan cumhuriyet başsavcılığının bulunduğu yer infaz hakimi tarafından karar verilebilir.
Açık ceza infaz kurumuna ayrılma şartları oluşmasına karşın, iradesi dışındaki bir nedenle açık ceza infaz kurumuna ayrılamayan veya bu nedenle kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderilen iyi hâlli hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde, birinci fıkrada düzenlenen infaz usulünden yararlanabilirler. (3) Yukarıdaki fıkralarda düzenlenen infaz usulünden; (2) a) Sıfır-altı yaş grubunda çocuğu bulunan ve koşullu salıverilmesine iki yıl veya daha az süre kalan kadın hükümlüler,
b) Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları hâlinde yararlanabilirler. Ağır hastalık, engellilik veya kocama hâli, Adlî Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmelidir.
(4) (Değişik: 18/6/2014-6545/80 md.) Adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle, cezası
hapse çevrilen hükümlüler yukarıdaki fıkralardaki infaz usulünden yararlanamazlar.
(5) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle cezasının infazına karar verilen
hükümlünün, koşullu salıverilme tarihine kadar;
a) Kamuya yararlı bir işte ücretsiz olarak çalıştırılması,
b) Bir konut veya bölgede denetim ve gözetim altında bulundurulması,
c) Belirlenen yer veya bölgelere gitmemesi,
d) Belirlenen programlara katılması,
(1) Bu maddenin uygulanması ile ilgili olarak, bu Kanuna 15/8/2016 tarihli ve 671 sayılı KHK ile eklenen Geçici Madde 6’nın hükümlerine bakınız. (2) 25/4/2013 tarihli ve 6462 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkrada yer alan “sakatlık” ibareleri “engellilik” şeklinde değiştirilmiştir. 9250-1 yükümlülüklerinden bir veya birden fazlasına tabi tutulmasına, denetimli serbestlik müdürlüğünce karar verilir. Hükümlünün risk ve ihtiyaçları dikkate alınarak yükümlülükleri değiştirilebilir.
(6) Hükümlünün;(1)
a) Ceza infaz kurumundan ayrıldıktan sonra, talebinde belirttiği denetimli serbestlik müdürlüğüne beş gün içinde müracaat etmemesi,
b) Hakkında belirlenen yükümlülüklere, denetimli serbestlik müdürlüğünün hazırladığı denetim ve iyileştirme programına, denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerileriyle hakkında hazırlanan denetim planına uymamakta ısrar etmesi,
c) Ceza infaz kurumuna geri dönmek istemesi hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine, koşullu salıverilme tarihine kadar olan cezasının infazı için açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine, denetimli serbestlik müdürlüğünün bulunduğu yer infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(7) (Yeniden Düzenleme:14/4/2020-7242/46 md.) Hükümlü hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanmaya başlandıktan sonra işlediği iddia olunan ve cezasının alt sınırı bir yıl veya daha fazla hapis cezasını gerektiren kasıtlı bir suçtan dolayı kamu davası açılmış olması hâlinde, denetimli serbestlik müdürlüğünün talebi üzerine infaz hâkimi tarafından, hükümlünün açık ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebilir. Kovuşturma sonucunda beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın reddi veya düşme kararı verilmesi hâlinde, hükümlünün cezasının infazına denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak devam olunmasına infaz hâkimi tarafından karar verilir.
(8) Denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmesi gereken sürenin bitiminden itibaren iki gün geçmiş olmasına karşın müracaat etmeyenler ile (…)
(2) ceza infaz kurumuna iade kararı verilmesine rağmen iki gün içinde en yakın Cumhuriyet başsavcılığına teslim olmayan hükümlüler hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292. ve 293. maddelerinde yazılı hükümler uygulanır.
(9) Yükümlülüklerin gereklerine ve denetim planına uygun davranan hükümlünün koşullu salıverilmesi hakkında denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından hazırlanan gerekçeli rapor, 107. ve 108. maddeler uyarınca işlem yapılmak üzere ilgili mahkemeye gönderilir.
(10) Denetimli serbestlik tedbiri uygulanarak cezaların infazına ilişkin esas ve usuller yönetmelikle düzenlenir.
CEZA MUHAKEMESİ KANUNU 253. MADDE DE DÜZENLENMİŞTİR. CEZA MUHAKEMESİ KANUNU 253.MADDEDE SAYILAN SUÇLAR SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA, ŞÜPHELİ İLE MAĞDUR VEYA SUÇTAN ZARAR GÖRENİN GERÇEK VEYA ÖZEL HUKUK TÜZEL KİŞİSİ OLMASI HALİNDE UZLAŞTIRILMA GİRİŞİMİNDE BULUNULUR.
MAĞDURUN SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR BAKIMINDAN AYRICA ÜST SINIRI 3 YILI GEÇMEYEN HAPİS VEYA ADLİ PARA CEZASINI GEREKTİREN SUÇLARDA UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEBİLİR, ŞİKAYETE BAĞLI DEĞİL İSE, UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEBİLMESİ İÇİN, KANUNDA AÇIK HÜKÜM GEREKİR.
CİNSEL DOKUNULMAZLIĞA KARŞI SUÇLARDA, SORUŞTURULMASI VE KOVUŞTURULMASI ŞİKAYETE TABİ OLSA BİLE, UZLAŞTIRMA YOLUNA GİDİLEMEZ.,
UZLAŞTIRMACI MAĞDUR VE FAİLE ULAŞARAK, UZLAŞMA DURUMUNDAN BAHSEDER. UZLAŞMAK İÇİN TARAFLARDAN GÖRÜŞ İSTER. HER İKİ TARAFINDA KABUL ETTİĞİ HALLERDE UZLAŞMA SAĞLANIR. UZLAŞMA SAĞLANDIKTAN SONRA CEZA DAVASI AÇILMAZ.
UZLAŞMA ESNASINDA TARAFLAR KENDİ ARALARINDA BELİRLEDİĞİ ŞARTLARDA DA ANLAŞABİLİRLER, BU ŞARTLAR HER İKİ TARAFINDA KABUL ETTİĞİ DURUMDA HERHANGİ BİR ENGEL OLUŞTURMAZ. ÖRNEĞİN MAĞDUR OLAN TARAF FAİLDEN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE BAĞIŞTA BULUNULMASINI İSTEYEBİLİR.
]]>Hukuk Muhakemeleri Kanunu 304-305 inci maddelerinde düzenlenmiştir.
Tabi tavzihte amaç maddi hataların düzeltilmesidir. Bu kapsamda taraflardan birine tanınan hak sınırlandırılamaz veya genişletilemez. Hukuk Muhakemeleri Kanunu bu hususa da açıklık getirerek 305.maddenin 2.fıkrasında ”Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” şeklinde yer vermiştir.
Yani tavzih sadece hata düzeltmedir, kararın değiştirilmesi, hakların daraltılması veya genişletilmesi düşünülemez.
Örnek olarak: alacaklının kazandığı davada alacağının 300.000,00 TL(üçyüzbin türk lirası) olduğunun kabul edilmesine rağmen hükümde yanlış yazılarak 30.000,00(otuzbin türk lirası)şeklinde yazılmasıdır.
]]>